Katılma Hakkı Nedir? Sadece Sandığa Gitmek Değil, Kararı Şekillendirme Hakkıdır
Katılma hakkı nedir? En çıplak haliyle: Hayatımızı etkileyen kararların nasıl alındığına dahil olma, söz söyleme ve bu sözün sonuç üzerinde etkili olmasını talep etme hakkıdır. Evet, oy vermek bunun bir parçası; ama katılma hakkı o kabinin çok ötesine taşar. Mahallendeki parkın planından, çalıştığın kurumun politikasına; okulun, belediyenin, bakanlığın, hatta platformların algoritmalarına kadar uzanan geniş bir alanda “ben de buradayım” deme gücüdür. Sadece dinlenmek değil, duyulmak ve etkide bulunmaktır.
Neden Bu Kadar Tartışmalı? Çünkü “Katılım” Çoğu Zaman Makyajdır
“Kamuoyu görüşüne açıyoruz”, “Anket yaptık”, “Atölye düzenledik” cümleleri tanıdık, değil mi? Peki sonra ne oldu? Kaç kez sonuçlar gerçek karara yansıdı? Katılma hakkının en zayıf halkası, katılım süreçlerinin “göstermelik” hale gelmesidir. Şöyle düşün: Saatlerce toplantıya katılıp, fikir veriyorsun; raporda bir paragraf ayrılıyor ve finalde baştan yazılmış metin geçiyor. Buna katılım denmez, buna usulen kutucuk işaretleme denir.
Katılımın Zayıf Yönleri: Nerede Tıkanıyoruz?
1) Temsilde dengesizlik: Katılım toplantılarına kimler gelebiliyor? Mesai saatinde çalışanlar, bakım emeği üstlenenler, engelliler, gençler… Çoğu pratik, zaten güçlü olanların sesini yükseltir. Yoksulun, göçmenin, gencin sesi “istişare” salonuna hiç ulaşmaz.
2) Delilsiz ve ölçülmeyen etkiler: “Görüşlerinizi aldık” tamam; peki karar metninde hangi görüş, nasıl yer buldu? Geri bildirim mekanizması yoksa, katılım sadece ritüeldir.
3) Bürokratik bariyerler: Dilekçe, komisyon, takvim, format, yetki… Katılım, labirente döner. Vatandaş “yanlış kapı” yüzünden oyundan düşer.
4) Dijital uçurum ve veri karanlığı: Online anketler erişilebilir gibi görünür; ama dijital okuryazarlığı, internet erişimi, mahremiyet kaygısı olanlar dışarıda kalır. Üstelik verinin nasıl işlendiği belirsizdir.
5) Bağlayıcılık yokluğu: “Görüş aldık” demek, “görüşe uymak zorundayız” demek değildir. Bağlayıcılık olmayınca, katılım güçsüzleşir.
6) Yorgunluk ve sinizm: Defalarca konuşup hiçbir şey değişmeyince insanlar, “boşuna” diyerek çekilir. Bu da katılımın sürdürülebilirliğini bitirir.
Provokatif Sorular: Samimiyeti Test Edelim
Karar vericiler gerçekten yetki ve kaynak paylaşmaya hazır mı, yoksa “katılımcı” etiketini PR malzemesi olarak mı kullanıyor?
Katılım süreçleri, muhalif görüşleri sterilize etmek için mi tasarlanıyor?
Dijital platformlar “yorum yap” derken, algoritmalar hangi sesleri görünür kılıyor—hangilerini görünmez?
Çocukların, gençlerin, kadınların, LGBTİ+’ların, engellilerin söz hakkı nerede başlıyor; nerede susturuluyor?
Katılma Hakkının Güçlü Yüzü: Kurallı, İzlenebilir ve Eşitlikçi Olduğunda Dönüştürür
İyi tasarlanmış katılım, üç sütuna dayanır: erişilebilirlik, şeffaflık ve etki kanıtı. Erişilebilirlik, dil engellerinden mekânsal düzenlemelere, zamandan çocuk bakımına kadar kapsayıcı planlama ister. Şeffaflık, süreç takvimi, rol ve sorumluluklar, veri işleme ve karar değişiminin gerekçesiyle sağlanır. Etki kanıtı ise “şu görüş geldi—kararda böyle değişti” diyebilen izleme tablolarıdır. Bu üçü yoksa, katılım bir vitrin süsüdür.
Hukuk Var, Peki Ya Uygulama?
Mevzuat çoğu alanda bir çerçeve sunar: yerel yönetimlerde halk toplantıları, stratejik plan istişareleri; çevresel etki süreçlerinde halkın katılımı; kamusal veri talepleri; eğitimde okul-aile birlikleri; işyerinde çalışan temsilciliği… Kâğıt üzerinde geniş bir menü var. Ama sorun şu: mekanizmalar pratikte ya daraltılıyor ya da formaliteye indirgeniyor. Kanunun dili hak tanır, yönetmelik prosedür icat eder, uygulama ise “zaman yok” bahanesiyle budar.
Çocukların ve Gençlerin Katılma Hakkı: Geleceğe Değil, Bugüne Aittir
Katılımın en çok ihmal edildiği alan, çocuklar ve gençlerdir. “Siz büyüyün, konuşursunuz” yaklaşımı, bugünün kararlarını yarının sırtına yıkmaktır. Okul meclisleri, gençlik konseyleri, öğrenci kulüpleri göstermelik olduğu sürece, demokrasi deneyimi karikatüre döner. Gençlerin sözünü duymadan iklim, kent, eğitim, teknoloji politikası yapılmaz.
Katılımı Güçlendirmek İçin Sert Gerçekler ve Net İlkeler
Bağlayıcı geri bildirim kuralı: Her katılım süreci, sonuç raporunda alınan her öneri için “kabul/ret ve gerekçe” tablosu yayımlamalıdır. Bu olmazsa, katılım yok sayılır.
Zamanlama ve erişim: Toplantılar mesai dışı saatlerde, çocuk bakım desteğiyle, erişilebilir mekânlarda/çevrimiçi hibrit modelde yapılmalıdır. Davet listesi değil, kapsayıcı çağrı esastır.
Veri etiği ve gizlilik: Toplanan görüşlerin kimliksizleştirilmesi, açık veri formatında paylaşımı ve algoritmik karar desteğinin şeffaflığı şarttır.
Çatışmanın meşruiyeti: Katılım “uyum üretme” zorunluluğu değildir. Farklılıklar görünür olmalı; karar verici, çoğulcu bir denge kurmak zorunda olduğunu kabul etmelidir.
Kaynak paylaşımı: STK’lar, mahalle inisiyatifleri, gençlik grupları süreçlere zaman ve emek harcıyorsa, bütçe ve lojistik destek sunmak hakkaniyet gereğidir.
Katılma Hakkı Neyi Değiştirir? Güç İlişkilerini
Katılım, teknik bir prosedür değil, politik bir güç müzakeresidir. Bu yüzden gerilim yaratır. Şirketlerin tedarik zinciri kararlarından belediyelerin imar planlarına, üniversitelerin kampüs politikalarından dijital platformlara kadar her yerde “kim karar veriyor, kimin adına, hangi veriyle ve kimin denetiminde?” sorusunu masaya koyar. Cevap kaçamaksa, süreç demokratik değildir.
Son Soru: Katılma Hakkı Bizim mi, Yoksa Yalnızca Onların İzni mi?
Katılma hakkı doğuştan bir haktır; lütuf değil. “Görüşlerinizi bekliyoruz” diyen kapı, kilidi sizde olan bir kapıysa o hak değildir. Gerçek katılım; eşit erişim, şeffaf kurallar, ölçülebilir etki ve hesap verebilir sonuçlarla kurulur. O yüzden asıl mesele şudur: Biz bu hakkı talep ederken, karar vericiler koltuklarından biraz olsun kalkmaya; yetkilerinin bir kısmını paylaşmaya hazır mı? Yoksa demokrasi, hâlâ sahnede oynanan bir oyun mu?
Okura Meydan Okuma
Bir sonraki “katılım” davetinde, şu üç soruyu sorun ve yanıtları yazılı isteyin: Bu görüşler karara nasıl yansıyacak? Kimler davet edildi, kimler eksik? Sonuç raporunda öneriler tek tek nasıl karşılanacak? Cevaplar net değilse, orada katılım değil, sadece sessiz bir meşruiyet arayışı vardır.