WhatsApp ve Instagram Kimin?
Kayseri’nin soğuk kış akşamlarından biriydi. Elimde bir fincan sıcak çay, pencerenin kenarında oturuyordum. Kafamda binbir türlü düşünce, telefonumdan gelen titreşimle irkildim. WhatsApp’ta yeni bir mesaj vardı. Hemen bakmaya başladım, ama aklımda bir soru vardı: “WhatsApp ve Instagram kimin?”
O Anki O Beklenen Mesaj
Birçok kez yaşadım bu anı: Birinin mesajını beklemek, ama bir türlü gelmemesi. Saatlerce, dakikalarca, sabırla beklemek ve sonunda “belki bu defa” diyerek telefonun ekranına göz atmak. Ama her seferinde o hayal kırıklığı… O anı ilk defa bir başkasıyla paylaşmak istedim. Kayseri’nin karanlık sokaklarında bu kadar yalnız hissettiğimi hatırlamam uzun sürmedi. En son görüştüğümde “WhatsApp’ta seni bekleyeceğim,” demişti. Fakat yine de bir mesaj gelmedi.
Instagram’ı açtım, orada da “görünmüyordum” haliyle kalmıştım. Neredeyse herkesin her anını paylaştığı, adeta bir hayat yarışına dönüştürdüğü bu mecrada, ben bir tek eski fotoğraflara göz atıp kaybolan zamanın içinde kayboluyordum. O kadar çok insan vardı ki, her şeyin öylesine hızlı geçtiği bir dünyada, bir mesaj ya da bir yorum bile bazen kaybolup gidiyordu.
Hayal Kırıklığı ve Sosyal Medyanın Gücü
Bu düşünceler arasında WhatsApp’ın üst üste gelen bildirimlerini görmemek, Instagram’da sürekli yenilenen akışta kaybolmak, ne kadar küçük bir şey olsa da bir tür tuhaf bir boşluk hissi yaratıyordu. İnsanın kendini tanımadığı bir dünyada bir yabancı gibi hissetmesi… Sadece numaralar, sadece kullanıcı adları. Gerçekten kimse var mıydı? Hani birisi seni görebilecek kadar yakındı, ama yine de seni hiç fark etmiyordu?
Bir an daha önceki sohbetlere göz attım. Her şeyin başında ne kadar heyecanlıydık; birkaç emoji, birkaç mesaj, birkaç anlık paylaşılan anı. “Ne haber?” diyen birinin “İyi, sen?” diye cevap vermesi. Ama sonra, farkında olmadan, bir çöküş başlamıştı. Sosyal medyanın karmaşası, sürekli en iyisini paylaşma baskısı, anı gerçek kılma isteğiyle dolmuştu. WhatsApp’ta görünmeyen “çevrimdışı” olma hali, Instagram’da ise silinen fotoğraflar arasında kaybolmuştu. İçimde bir boşluk vardı.
Sosyal Medyanın Kontrolü
Ve sonra bir gün düşündüm: WhatsApp ve Instagram kimin? Gerçekten kimin? Tüm bu platformlar aslında biz miyiz? İstediğimizde oradayız, istediğimizde kayboluyoruz, istediğimizde bir parçası olabiliyoruz, ama sonunda her şey bir yazılımın, bir algoritmanın parçası olmaktan başka ne oluyor? Hiç düşündünüz mü, tüm bu sosyal medya platformları, kimlerin ellerinde? Ne kadar bağımsızız? Ya da bu platformlar bizi yönlendiriyor mu?
Sosyal medya bir zamanlar bizi “bağladı,” ama şimdi her şey daha parçalı. Birbirimizin hayatını izliyoruz, ama gerçekten birbirimizin hayatına dokunamıyoruz. WhatsApp’ta saatlerce çevrimdışı kalıp, bir mesajı beklemek, Instagram’da bir paylaşım yapıp o paylaşımın kaç beğeni aldığını görmek, başka birini görebilmek… Ama sonunda hep bir eksiklik var. Gerçekten kimse kimin yanında? Kimse gerçekten kimseyle derin bir bağ kurabiliyor mu?
Geceyi Sonlandırırken
Geceyi bitiriyorum, ama hala kafamda bir sürü soru var: WhatsApp ve Instagram kimin? Bu dünyada, bu dijital dünyanın içinde biz gerçekten var mıyız, yoksa sadece dijital bir iz mi bırakıyoruz? Mesaj atmayı unutmanın, paylaşımları beğenmemenin, görselleri silmenin ötesinde, belki de asıl mesele şuydu: Kiminle paylaşıyoruz, gerçekten kim var, kim yok?
Bir gün, belki de bu tüm sosyal medya mecralarının ardında bir insanın, bir duygunun gizli olduğunu unuturuz. Ama o duygular hâlâ en derinde… Benim gibi biri her zaman hissettikleriyle yaşar. Bugün de yine, Kayseri’nin soğuk sokaklarında, telefonumun ekranındaki kararmayı izlerken, kendi yalnızlığımda biraz daha kayboldum.